Aslında her şey Haziran sonunda Türkiye Yol Bisikleti Şampiyonası’na
katılmaya karar vermemle başladı. Şampiyona Nevşehir’deydi ve bisikletimi oraya
götürmem gerekiyordu. Bisikleti hasarsız götürmek konusunda endişelerim
vardı. Abim İsviçre’de yaşıyordu;
onunla Skype’tan sık sık görüşürüyorduk. Bana bisiklet taşıma çantası alırsam
seyahatin rahat olacağını söyledi ve beni cezbeden şu öneriyi yaptı: “Uçaklarda
bisiklet çanta içinde olduğu sürece taşınabiliyor. Yarıştan sonra bisikletini
çantaya atıp İsviçre’ye gel, Alplerde bisiklet sürersin.” İsviçre Alplerinde bisiklet
sürmek fikri aklımda canlandığı anda, bisiklet çantasını aldım. Nevşehir’e
yarışa gittim, ama aslında aklımda hep İsviçre ve Alpler vardı.
Torku takımıyla. Sağımda Londra'da olimpiyatta yarışan Miraç Kal
Yarış ile ilgili ayrıca bir yazı yazmayı düşünüyorum, ancak
yarışla ilgili kısaca bilgi vereyim: Yarışın tahmini 40. km’sinde düştüm ve
grubun çok arkasında kaldım. Ciddi bir kaza değildi, ancak tırmanışta düştüğüm
için tüm ritmimi kaybettim. Ve sürekli kan sızan sol dizim ağrımaya başlamıştı.
Gücümü pedallara yeterince aktaramıyordum bu yüzden. Ana grup koptu gitti ve
ben zaman barajına takıldım. Yarış hakemi yanıma geldi ve baraja takıldığım
için yarışımın bittiğini söyledi. Yarışı tamamlayamadım yani. Yanlış
anlaşılmasın; ben bunların arkasına kesinlikle saklanmıyorum. Ben bir sporcu
değilim, yarışa sadece macera için katıldım. Ama iyi ki katılmışım çünkü Londra
Olimpiyatlarına katılacak olan ve aralarında Avrupa şampiyonu bulunan harika
atletlerle tekerlek tekerleğe yarışmak, tanışmak benim için başlı başına büyük
bir onur.
Konumuza geri dönelim. Yarıştan sonra, bisikletimi otobüse
yükleyip Ankara’ya döndüm ve İsviçre hazırlıklarına başladım. Uçuş vakti geldi,
bisikletimi uçağa attım ve İsviçre’ye, abimin yaşadığı şehir olan Zürih’e ben
ve bisikletim sağ salim indik.
Bisikletim manzaranın tadını çıkarıyor gibi, burası Luzern Gölü ve arka planda Alpler.
Havaalanından abimin evine giderken ilk izlenimlerim
şunlardı: Zürih’te ve genel olarak İsviçre’nin her yerinde bisikletin çok
yaygın olduğunu duymuştum; ama gözlerimle gördüğümde beklediğimden çok çok daha
yaygın olduğuna şahit oldum. Otomobil sayısı çok azdı ve toplu taşıma ağı çok
iyiydi. Her yerde
bisiklet yollarıve bisiklete müthiş saygılı otomobil kullanıcıları vardı.
Zug Gölü.
İsviçreliler için sıradan bir manzara, ama benim için değil.
İsviçre turum başlıyordu artık. Bu arada şunu belirteyim,
tur için bir GPS cihazım veya GPS barındıran iphone vs. gibi bir akıllı
telefonum yoktu. Sadece güncel bir İsviçre karayolu haritası edindim ve
macerama başladım.
Burada yaşayanların mutlu olmamaları için bir sebep var mı?
www.veloland.ch diye
bir site var. İsviçreliler, ülkelerinde gidilip görülmesi gereken yerlere
ayrıca bisiklet rotaları ve yolları yapmışlar. Bu web sitesinde bu rotaları ve haritaları bulmak mümkün.(karayolunun yanındaki bisiklet
yolundan bahsetmiyorum, burada değindiğim sadece bisikletlere ait yollar)Bu yollardan
gittiğiniz sürece doğayla iç içe bir tur gerçekleştirebiliyorsunuz. Ben turumun
ilk gününde bu yolu tercih etmiştim; ancak bu yollarda bir hayli asfaltsız
patika bölümler var ve benim gibi yol bisikleti kullananlar için çok uygun
olduğunu söyleyemem. Dağ bisikleti ve tur bisikleti kullananlar için çok güzel
gezi amaçlı rotalar olduğunu söyleyebilirim. Ben bu durumu bilmiyordum ve ilk
gün asfaltsız, çakıl kaplı yollarla boğuştuktan sonra(hala lastiğimin nasıl
patladığına inanamıyorum) bu rotaları kullanmaktan vazgeçtim. Kendi rotamı
haritadan kendim çizmeye karar verdim. Dağ bisikleti kullanıcısıysanız www.veloland.ch ‘yi kesinlikle öneririm, çok
güzel rotalar keşfedebilir ve nefes kesici manzaralar eşliğinde çok güzel bir
gün geçirebilirsiniz.
İyisi mi, siz ve ben sıkılmadan bu bölümü burada
noktalayayım. İkinci bölümü(tembelliğim tutmazsa) en kısa zamanda yazacağım. Turumdan bir video kliple şimdilik veda ediyorum.Tekrar
görüşünceye kadar hoşçakalın!
Dostm gezinin çok güzel geçtiği anlatırken bile heyecanlı olmandan belli. Tebrik ediyorm seni. Üşenmeden buraya yazdığın icinde teşekkür ediyorum. Kim okur , kim dinler, kim izler dememeli insan. Mutlaka birilerine bir yerde ışık olur. Devamını bekliyoruz ...
Dostm gezinin çok güzel geçtiği anlatırken bile heyecanlı olmandan belli. Tebrik ediyorm seni. Üşenmeden buraya yazdığın icinde teşekkür ediyorum. Kim okur , kim dinler, kim izler dememeli insan. Mutlaka birilerine bir yerde ışık olur. Devamını bekliyoruz ...
YanıtlaSilben teşekkür ederim, beğendiyseniz ne mutlu bana
Sil