7 Ağustos 2012 Salı

İsviçre Bisiklet Turum (Bölüm 1)



Türkiye Şampiyonası TT startım
Aslında her şey Haziran sonunda Türkiye Yol Bisikleti Şampiyonası’na katılmaya karar vermemle başladı. Şampiyona Nevşehir’deydi ve bisikletimi oraya götürmem gerekiyordu. Bisikleti hasarsız götürmek konusunda endişelerim vardı. Abim İsviçre’de yaşıyordu; onunla Skype’tan sık sık görüşürüyorduk. Bana bisiklet taşıma çantası alırsam seyahatin rahat olacağını söyledi ve beni cezbeden şu öneriyi yaptı: “Uçaklarda bisiklet çanta içinde olduğu sürece taşınabiliyor. Yarıştan sonra bisikletini çantaya atıp İsviçre’ye gel, Alplerde bisiklet sürersin.” İsviçre Alplerinde bisiklet sürmek fikri aklımda canlandığı anda, bisiklet çantasını aldım. Nevşehir’e yarışa gittim, ama aslında aklımda hep İsviçre ve Alpler vardı.

Torku takımıyla. Sağımda Londra'da olimpiyatta yarışan Miraç Kal
Yarış ile ilgili ayrıca bir yazı yazmayı düşünüyorum, ancak yarışla ilgili kısaca bilgi vereyim: Yarışın tahmini 40. km’sinde düştüm ve grubun çok arkasında kaldım. Ciddi bir kaza değildi, ancak tırmanışta düştüğüm için tüm ritmimi kaybettim. Ve sürekli kan sızan sol dizim ağrımaya başlamıştı. Gücümü pedallara yeterince aktaramıyordum bu yüzden. Ana grup koptu gitti ve ben zaman barajına takıldım. Yarış hakemi yanıma geldi ve baraja takıldığım için yarışımın bittiğini söyledi. Yarışı tamamlayamadım yani. Yanlış anlaşılmasın; ben bunların arkasına kesinlikle saklanmıyorum. Ben bir sporcu değilim, yarışa sadece macera için katıldım. Ama iyi ki katılmışım çünkü Londra Olimpiyatlarına katılacak olan ve aralarında Avrupa şampiyonu bulunan harika atletlerle tekerlek tekerleğe yarışmak, tanışmak benim için başlı başına büyük bir onur.

Konumuza geri dönelim. Yarıştan sonra, bisikletimi otobüse yükleyip Ankara’ya döndüm ve İsviçre hazırlıklarına başladım. Uçuş vakti geldi, bisikletimi uçağa attım ve İsviçre’ye, abimin yaşadığı şehir olan Zürih’e ben ve bisikletim sağ salim indik.

Bisikletim manzaranın tadını çıkarıyor gibi, burası Luzern Gölü ve arka planda Alpler.

Havaalanından abimin evine giderken ilk izlenimlerim şunlardı: Zürih’te ve genel olarak İsviçre’nin her yerinde bisikletin çok yaygın olduğunu duymuştum; ama gözlerimle gördüğümde beklediğimden çok çok daha yaygın olduğuna şahit oldum. Otomobil sayısı çok azdı ve toplu taşıma ağı çok iyiydi. Her yerde bisiklet yollarıve bisiklete müthiş saygılı otomobil kullanıcıları vardı.

Zug Gölü.

İsviçreliler için sıradan bir manzara, ama benim için değil.

İsviçre turum başlıyordu artık. Bu arada şunu belirteyim, tur için bir GPS cihazım veya GPS barındıran iphone vs. gibi bir akıllı telefonum yoktu. Sadece güncel bir İsviçre karayolu haritası edindim ve macerama başladım.

Burada yaşayanların mutlu olmamaları için bir sebep var mı?
www.veloland.ch diye bir site var. İsviçreliler, ülkelerinde gidilip görülmesi gereken yerlere ayrıca bisiklet rotaları ve yolları yapmışlar. Bu web sitesinde bu rotaları ve haritaları bulmak mümkün.(karayolunun yanındaki bisiklet yolundan bahsetmiyorum, burada değindiğim sadece bisikletlere ait yollar)Bu yollardan gittiğiniz sürece doğayla iç içe bir tur gerçekleştirebiliyorsunuz. Ben turumun ilk gününde bu yolu tercih etmiştim; ancak bu yollarda bir hayli asfaltsız patika bölümler var ve benim gibi yol bisikleti kullananlar için çok uygun olduğunu söyleyemem. Dağ bisikleti ve tur bisikleti kullananlar için çok güzel gezi amaçlı rotalar olduğunu söyleyebilirim. Ben bu durumu bilmiyordum ve ilk gün asfaltsız, çakıl kaplı yollarla boğuştuktan sonra(hala lastiğimin nasıl patladığına inanamıyorum) bu rotaları kullanmaktan vazgeçtim. Kendi rotamı haritadan kendim çizmeye karar verdim. Dağ bisikleti kullanıcısıysanız www.veloland.ch ‘yi kesinlikle öneririm, çok güzel rotalar keşfedebilir ve nefes kesici manzaralar eşliğinde çok güzel bir gün geçirebilirsiniz.

İyisi mi, siz ve ben sıkılmadan bu bölümü burada noktalayayım. İkinci bölümü(tembelliğim tutmazsa) en kısa zamanda yazacağım. Turumdan bir video kliple şimdilik veda ediyorum.Tekrar görüşünceye kadar hoşçakalın!

2 yorum:

  1. Dostm gezinin çok güzel geçtiği anlatırken bile heyecanlı olmandan belli. Tebrik ediyorm seni. Üşenmeden buraya yazdığın icinde teşekkür ediyorum. Kim okur , kim dinler, kim izler dememeli insan. Mutlaka birilerine bir yerde ışık olur. Devamını bekliyoruz ...

    YanıtlaSil